En son konular | » göremediğinC.tesi 13 Ağus. - 22:01 tarafından DeaSsi » MUTLU SON YOKTURPaz 29 Eyl. - 15:00 tarafından DeaSsi » ,,,,,,,C.tesi 15 Haz. - 13:03 tarafından DeaS » !!!!!!!!!!!!!Paz 9 Haz. - 22:13 tarafından DeaSsi » ,,,,,Salı 26 Şub. - 22:58 tarafından DeaS » ,,,,,,,,,,Perş. 14 Şub. - 17:11 tarafından DeaSsi » ,,,,,,,,,,,,,,,,C.tesi 6 Ekim - 21:54 tarafından DeaSsi » Evetttt...Paz 19 Ara. - 14:22 tarafından DeaSsi » Yaslarımın şahidi...Çarş. 17 Kas. - 11:55 tarafından DeaSsi |
Mayıs 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 | | | Takvim |
|
| | Bir Doğum Günü Hikayesi.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
DeaS Admin
Mesaj Sayısı : 284 Yaş : 46 Nerden : ankara Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Bir Doğum Günü Hikayesi.. Salı 15 Ara. - 17:01 | |
| Bundan sonraki şarkı kimin olsun derdine düşmeden bir aşkın ortasında bulduk kendimizi, aynı gözlüklerden bakıyorduk hayata fakat birkaç küçük farkla aynı çerçevede ama başka camlarda.
Bir eylül sabahı annesini hep ağlayarak uyandıran iki yaşındaki o küçük çocuğun gözlerindeki ışıltıya baktı annesi, aylar eylülü, günler beşi, takvimler sevdayı gösteriyordu. Anlam veremedi kadın, sustu. Çocuğunun kahverengi saçlarını okşadı. Ağladığı zaman yeri göğü inleten, komşuları ölüyor mu diye ayağa kaldıran çocuk masumca gülümsedi, yıllar geçtikçe anladı masumluğun sadece iki yaşında bir bebekken kaldığını.
Aynı eylül sabahı bir başka evde şenlik havası vardı, dünyaya gamzeli, esmer güzeli, yanakları en güzel dünya güzelinden bile daha güzel bir kız dünyaya gelmişti. Kara gözleri parıl parıl parladı. Belki de kaderleri yıllar önce sayfaları olmayan deftere yazılmıştı. Her şey kolay olmuyordu bu dünyada, ayrılıkta sevdaya dâhildi ve ayrılanlar da hala sevdalıydı. Öğrenmeleri gereken bir dünya vardı önlerinde herkesin yaptığı gibi hatalar, yanlışlar ve tutulmayan sözler olması gerekiyordu, çünkü hayatta gerçekten mutlu olanlar her şeyin en iyisine sahip olanlar değildi, bunu bilmeden ilerlerdiler, ne hatalar, ne yanlışlar, ne günahlar işlediler. Bilmediler ve bilmediklerini de bilmediler.
Kemikleri sızlayan bir ölü gibi kanadı kırık bıraktılar zamanı, kız sesini duymak istemediğini söyledi bağıra bağıra ve sevmiyorum artık seni diye ekledi, sonsuz mermilerle dolu tabancasından bir bir döktü kurşunlarını, sustu çocuk, yüzü hüzünle doldu, nisan yağmurları boşaldı gözlerinden ama sustu. Lütfen diye de ekledi sanki rica edermiş gibi en güzel dünyalar güzelinden daha güzel olan kız, lütfen dedi arama beni, sorma, unut, git sevmiyorum diyerek ekledi. Artık içinde senin olmadığın bir hayat kuruyorum ben, seni bu oyunda istemiyorum. İnandı buna her sabah ağlayarak annesini uyandıran çocuk. Annesini ne kadar çok üzdüğünü düşündü, ayrılığı düşündü, acıları düşündü, yaralarını sardı yürümeye çalıştı sarp ve dikenli yokuşlarda. Dayanamadı, duramadı, çöktü dizlerinin üstüne, düşündü sonra, kalü beladan beri düşündü. Düşündüklerini düşündü ve ne düşündüğünü bilmedi.
Bir gün radyoyu açtı her sabah annesini ağlayarak uyandıran çocuk, aylardan eylül olduğunun farkında olmadan, bir süre kanalları dolaştı, birkaç anlamsız şarkıdan sonra doğru frekansı bulduğunu hissetti. Kalbi buruk bir sevince tanıklık etti, yıllar önce infaz kararı verilen kalbi ilk defa umutsuzluğa inat umutla çarptı. Öz, nur diyerek. Yıllardır böyle kurguluyordu, kalp atışlarından ritimler, melodiler çıkartıyordu, simetrik olmaya çalışıyordu, çizgilere basmadan yürümeye özen gösteriyordu. Şarkının sözlerini dikkatlice dinledi, takvime baktı çünkü takvimlerden haberi yoktu. Örümceklerle süslenmiş beynine bu dizeleri iyice öğretti. Ama öğrendiğini hiç bilmedi.
Şimdi ise bir hoşça kal ile hayatları darmadağın olan bir serseri mayını oynuyordu hayat tiyatrosunda, hep susuyordu hiç susmayan dilleri, bilmediği bir hayatta bilmediği bir dilde okunuşu hep aynı olan sevdaları anımsıyordu. Kimsenin onu önemsemediği bir eylül akşamında radyoda dinlediği şarkıyı söyledi kendi kendine. Bugün özel bugün güzel bir gün içimde tarifsiz bir hüzün var, bütün gece dua ettim yine, ne güzelmiş senle yaşananlar. Bu sabah çok erkendi uyandım, karanlıktı hala tüm sokaklar. Yağmur yağdı yıkandı tüm şehir güneş açtı bütün hatıralar. Takvimlerden bir gün daha düştü, bir gün daha gidişinden sonra ben iyiyim ağladığıma bakma alışmak zor sensiz yaşamaya. Doğum günün kutlu olsun canım mutlu olsun benim diğer yarım, doğum günün kutlu olsun canım yanındayım yerim senin yanım. Sana ait benim tüm hayatım. Eşyaları tek tek toparladım uzun uzun resimlere baktım, iki damla aktı gözlerimden sevdiğim bir türküyü fısıldadım. Doğum günün kutlu olsun canım mutlu olsun benim diğer yarım, doğum günün kutlu olsun canım Sana ait benim tüm hayatım.
Acıların en acısını yaşıyorum sensiz, küçükken hep avuçlarımın içi yara olurdu, her şeye koşar ve sık sık düşerdim. Ellerim kan içinde sevdiğim, senin peşinden koşarken kanattım bütün avuçlarımı. Sen kulaklarını tıkamışsın bütün feryatlarıma, görmez olmuş gözlerin kan içindeki ellerimi. El dedim ya, ellerini özledim şimdi, sen sıcak Akdeniz akşamlarında devirirken kadehleri.
Akşam güneşi doğduğu zaman benim penceremden içeriye, sizin oralarda çoktan gün ağarıyordu. Sıkma canını, hayatta başka kız mı yok diyenlere nefret ve kinle bakıyorum. Uzakta seni özleyerek ve bekleyerek geçireceğim günlerimi, kader diyoruz yaşananlara ama kader ellerimizde, ben annemin kadersiz oğluyum herhalde.
Yıllar sonra seni tekrardan bir 15 Kasım akşamında görmek umuduyla yaşıyorum, Ümit Yaşar okuyorum ve onun bir şiirinde dediği gibi “Öldüğüm gün bile gelsen” diyorum. Yaraların elbet iyileşecek unutacaksın, çıkartacaksın beni içinden demiştin ya, ben onu beceremiyorum, günlerdir bekliyorum ama yaralarım hiç kabuk bağlamıyor. Senden alınanları geri almaya çalıştığın sürece hep daha fazlasını kaybediyorsun demiştin, artık geri almak gibi bir çabam yok, git ve yaşa, her şeyi hayatı, tüm çıplaklığıyla gör, değerlerine sahip çıkmayı öğren. Bir gün düşün bütün yaşananları aylardan eylül olsun günlerden ne olursa olsun, çık aydınlığa, işte o gün gel tut ellerimden çıkalım yıldızlara.
Sadece gerçekten canı yananlar yalnız başına ağlarlar. Bir şeyler anlatmak için fırsat kollayanların işidir dostların içinde gözyaşı dökmek. Çünkü anlatmayı sever insanoğlu. Dinlenmeyi sever. Yalnız ağlayanların gözyaşlarıdır en derinden gelenler. Sıcak bir sarılışa değil, sadece boşalmaya ihtiyaçları vardır çünkü. Ağır gelmeye başlamıştır dert, acı, gözyaşı… Biraz ıslanmayı özlemiştir yalnızlıklarında elmacıkları.
Tuttuğumuz sözler tutamadıklarımızdan emin ol daha fazlaydı, tıpkı senin de söz verip tutmadığın sözlerin olduğu gibi, bizde tutamadık bazı sözlerimizi. Sözün bittiği yerdeyim şimdi. Sağlıklı, paralı, mutlu bir ömür senin olsun, doğum günün kutlu olsun, umarım aradıklarını bu yeni yaşında bulursun. İyi ki varsın ve iyi ki yirmi iki ay bana dünyanın en tatlı heyecanlarını yaşattın. Verdiğin üzüntülerinin hepsini unuttum, ağladığım anları, üzüldüğüm zamanları. Sen unutmasan da olur, Allah’a emanet ol. | |
| | | | Bir Doğum Günü Hikayesi.. | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |