En son konular | » göremediğinC.tesi 13 Ağus. - 22:01 tarafından DeaSsi » MUTLU SON YOKTURPaz 29 Eyl. - 15:00 tarafından DeaSsi » ,,,,,,,C.tesi 15 Haz. - 13:03 tarafından DeaS » !!!!!!!!!!!!!Paz 9 Haz. - 22:13 tarafından DeaSsi » ,,,,,Salı 26 Şub. - 22:58 tarafından DeaS » ,,,,,,,,,,Perş. 14 Şub. - 17:11 tarafından DeaSsi » ,,,,,,,,,,,,,,,,C.tesi 6 Ekim - 21:54 tarafından DeaSsi » Evetttt...Paz 19 Ara. - 14:22 tarafından DeaSsi » Yaslarımın şahidi...Çarş. 17 Kas. - 11:55 tarafından DeaSsi |
Mayıs 2024 | Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|
| | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 | | | Takvim |
|
| | Mürekkebin Anlattıkları | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
DeaS Admin
Mesaj Sayısı : 284 Yaş : 46 Nerden : ankara Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Mürekkebin Anlattıkları Cuma 11 Eyl. - 22:55 | |
|
Daha el kadar bebeyken bile bizlere özene bezene anlatılan o olağanüstü yeri bilirsiniz. Rivayet edilir ki; bünyesinde envai çeşit meyve sebze ağaçları, bağları, bahçeleri, birbirinden şuh huri kızları, birbirinden güçlü kudretli yaman oğlanları barındıran, güneşin çiçek gibi açıp, ayın nur gibi parladığı, yıldızların ise parmakla sayılmaya cesaret edilemeyecek kadar çok olduğu, bir gidenin bir daha dönmek istemeyeceği türden, morun yeşili kucakladığı, mavinin pembeyi sarmaladığı, turuncunun da sarıyı kıskandırdığı, kuşların hiç susmadığı, ırmakların hep coşkun olduğu, bin bir çeşit kokuların burcu burcu dalgalandığı, kapısında parlak yüzlü, prezentabl, alanında deneyimli, ebediyetten gelip, ebediyete giden ak kanatlı, pamuk tenli meleklerin bulunduğu, yaşayanlarının da biz aciz müminlerin iyi ruhlarının olacağı bir diyar vardır. Cennet Ana derler adına...
Cennet Ana; Tanrının, kullarına bahşettiği lütufların en yücesidir ki bu diyara gitmek her beşerin hayali olduğu gibi, bir hayalin gerçekleşebilmesi kadar da emek isteyen bir iştir. Eğer kendinizi biraz olsun şanslı hissediyorsanız, bir an önce bundan vazgeçin, çünkü Cenneti ziyaret etmek, şansa bırakılamayacak kadar zor ve tahmin sınırları dışındadır. Yani öyle her baba yiğidin harcı değildir bu cillop yere kapak atmak.
Derler ki; bir de Cennet Anaya gidecekken, şeytana yüzünü yalatıp da yolu şaşırınca, feleğin çemberine takıldığınız takdirde karşınıza çıkacak olan devasa kızıl alev topu muhtemelen gözünüzü korkutacaktır. Kapıda sizi karşılayacak olanlar hiç kuşkusuz Cehennem zebanileridir. Gözleri kan çanağı gibi oyulmuş ve ağızları cıvık çamurdan yapılmış gibidir. Kavrulmuş bedenlerine dolanan ateşten zincirleri, gözleri oymak için özenle kirletilip bakteri yuvasına dönüşmüş otuz santim uzunluğunda kapkara tırnakları, gırtlağa geçirmek ve paramparça etmek için bilenmiş orakları ve alevden vıcık vıcık olmuş, tüy bitmemiş kafalarının tepelerinde de oğlak boynuzları vardır. Ama bu iblisler ne yazıktır ki, hiçbir zaman bir oğlak kadar masum olamamışlardır. Bu zebaniler öyle deyyuslardır ki, yanlarına bile yaklaşmaya cesaret edemezsiniz; etseniz bile elinizi uzatmadan, kolunuzu başınızı kaptırır da, Cehennem Kazanını boylarsınız.
Cehennem kazanı; Cennet Anaya girmek için vizesi çıkmayanların, borçları İkiz Kuleleri aştığı için kredi kartı geçiremeyenlerin, bakiyesi çıkışmayanların, yurt içi ve yurt dışında, ulusal ve uluslararası platformlarda sahte gövde gösterisi yapan, ancak kendi içinde hiç bir halta yaramayanların, suni hacı hocaların, üflemecilerin, mübarek diye bildiğimiz münafık imamların, ana babasına zulmeden hain evlatların, körpe yavrucakların yetimin yoksulun hakkını yiyen düzenbazların, birinin toprağında gözüm varsa gözüm çıksın diyen, iki kuruşun derdine düşen arsız müteahhitlerin, deprem vergisi, şu vergisi, bu vergisi diye yanıp tutuşup da toplanan meblağı cebe indirip afiyetle yiyenlerin, Cennetin dipsiz bucaksız pınarlarına hortumları yetişemeyenlerin, vadesi dolan kara batakların, daha fazla aklanamayacak kadar pak olan Cennete kabul edilmeyen iblis kırmalarının atılacağı; ademoğlunun, kainatın yaratılışından beri dehşetle bahsettiği, korkularının rahmi haline gelen devasa bir alev yatağıdır.
Yakıtı insan, harcı yine insan olan bu kazanda; günler geceler, aylar yıllar, asırlar boyu bitmek tükenmek bilmeyen acılar yaşanır. Aklınıza gelebilecek, gelmiş geçmiş her türlü entrika mevcuttur ki, pembe dizilere, hatta ve hatta Dallas’a bile taş çıkaracak cinstendir. Cehennem Kazanının dev kollu kepçesine bir defa takılanların vay haline. Boyunlarına ateşten örülmüş zincirler mi takılır, parmakları jiletten keskin aletlerle doğranır mı, gözleri közde yakılmış maşalarla oyulur mu dersiniz, yanan kırbaçlarla falakalar mı, neler neler. İşkencenin bin bir türlüsü, insanoğlunun da bin bir hali vardır burada. Öldüğünüze, öleceğinize pişman olur da, geri dönüş vizesi teknik nedenlerle çıkarılamadığı için ebediyen hapsoluverirsiniz de cehennemin bilmem kaç katını tabana kuvvet arşınlamak durumunda kalırsınız alimallah. Tabi o da sizin üstün cebir dehanızı kullanmanızla ve atletikliğinizle paralel bir hadise olur ki, zannımca kırk fırın ekmek bile bu performans için yeterli gelmeyebilir.
Ama Tanrı biliyor ya; eğer azıcık vicdan sahibiyseniz, yarısı bana yarısı bulamayana diyenlerden, az yiyip çok yedirenlerden, az ve öz konuşup çok iş yapanlardan, yakınmayıp da şükredenlerdenseniz; vadeniz dolduğunda ruhunuzu selametle teslim edebilirsiniz. Kaldı ki, Cennet Ananın kuş tüyü kanatlı melekleri cennet şarabından bir yudum almanız için kapınıza çoktan dayanmış olacaklardır. Sizi oturtacakları misk-i amber kokulu taht-ı revanın konforu, hayatınız boyunca hiç tatmadığınız duyguları yaşatacaktır. Yolculuk bitip de, köprünün ayağına geldiğinizde; hiç direnmeden, korkmadan geçebilirsiniz o bıçaktan keskin, kıldan ince sırat köprüsünü. Çünkü tüm bu vasıflara sahipseniz, tanrısal olarak korunuyorsunuz demektir. Ha bir de, yeryüzündeki sınavınız süresince, tanrıya kurban ettiğiniz mübarek kurbanlarınızın yarenliği de cabası. Ve şimdi belki de bir adım ötenizde, sizi, tarife sığmaz güzellikte bir alem bekliyor olacaktır. Değmeyin keyfime tadında bir sonun başlangıcını kim istemez ki...
Yine Tanrı bilir ya; bir de şu fani dünyada yapmadığınız hovardalık, eylemediğiniz gaddarlık, yemediğiniz nane kalmamışsa, her gününüz serzenişle geçmişse, sizi imamın dört kollu dikenli kayığına bindirmek kaçınılmaz olacaktır. O köprüden geçerken ne kadar sızlansanız yeridir. Azap kapılarında sizi bekleyenler ise az önce bahsettiğim Cehennem zebanilerinden başkaları olmayacaktır. Alev kazanları sizler için kaynamaya başlayacak, dev kollu kepçe ise sizler için son defa karıştıracaktır kazandaki acı ve zulüm iksirini.
Bu durumda ise son sözü sadece ve sadece zebaniler fısıldayacaktır, yalandan dolandan bar bağlamış kulaklarınıza; “Cehenneme Hoşgeldiniz...”
| |
| | | | Mürekkebin Anlattıkları | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |